Son yıllarda çalgı seçmekle ilgili bazı prensipleri bir araya getirmeyi ve bu yolla kendime, meslektaşlara ve öğrencilerime katkıda bulunmayı istiyordum. Bir çalgıcı yaşamı boyunca pek çok defa çalgısını değiştirir. Yıllar geçtikçe kendi seviyesini doğru biçimde ortaya koyabileceği çalgılar arar. Hem karşısına gelen çalgı seçenekleri hem de ayırabileceği paranın limiti vardır. Başka bir limit de bir çalgıyı değerlendirmek için hem mekan hem de zaman konusunda ortaya çıkabilir. Çalgı yapımcılarının minik atölyelerinde sıkça konuşulan şeylerden biri "bu çalgıyı bir de konser salonunda denemek lazım". "Büyük bir yerde ses karşıya nasıl geliyor... sen çalacaksın hocan dinleyecek, hocan çalacak sen dinleyeceksin". Çalgıcı çalgıyı özel zamanında, stresden uzak biçimde denemek, alıştığı çalışma odasında, derste, belki minik bir konserde değerlendirmek ister. Çalgı satan taraf da yabancı birine güvenip uzun süre çalgısını vermek istemeyebilir. Ancak içinize sinecek biçimde denemeden bir çalgıyı almamanızı öneririm.
Başka bir ihtiyaç da çalgının geçirdiği kazalar, tamirler, potansiyel problemler ve genel olarak sağlığı hakkında bilgi sahibi olmaktır. Çalgı yapımcıları genelde kendi satmıyor oldukları çalgıları kolay beğenmez ve rahatça kötülerler. Bu da biz, çalgının eksiklerini öğrenmek isteyen alıcılar için çok önemli bir olanaktır. Ancak potansiyel problemin ciddiliğini iyi değerlendirmek de önemlidir. Yani problemlerin abartılmadığından emin olmak gerekir. En iyisi bir iki değişik çalgı yapım ustasından görüş almak olabilir. Bir kaç senaryoyu beraberce düşünelim:
1 ... Can direğinin yakınında (ne kadar yakın o kadar kötü, altında daha kötü) iyi tamir edilmemiş bir kırık ya da çatlak. Tamirin iyi yapılmış olması durumunda buna kafayı takmamaya çalışmak da öbür taraftan önemli. Çünki çok değerli ve iyi işleyen pek çok çalgı önemli tamirler görmüş olabiliyor. Pek çok insanın da hayatı boyunca bir iki büyük sağlık sorunu yaşadığını ve buna rağmen topluma hizmet edebildiğini unutmayalım. Yeter ki hastalık çaresi olan bir şey olsun.
2 numara üst kapağın ya da alt kapağın açılmış olması. Yani baypas geçirmiş biri gibi düşünebilirsiniz. Çalgının değeri mutlaka düşmüş olur. Ancak tekrar ediyorum, iyi bir tamir iyi bir tamirdir. Değerinin ne kadar düştüğü de önemli. Değersiz hale gelmedi sonuçta herhalde!
3 Çalgının üst kapağında çatlaklar da yine dikkat edilmesi gereken konulardandır. Üst kapakta kullanılan ağaç daha yumuşaktır. Dolayısı ile ayrı bir dikkat gerektirir. İyi tamir edilmişse çatlaklar zor fark edilir ve sabit kalırlar. Kötü tamir gören ya da hiç görmeyen çatlaklar yavaş yavaş büyürler. Bu arada çatlakları sağlamlamak için kapağın arkasına konulan minik kare parçaların ya da yamaların sayısı arttıkça kapaktaki titreşim olanağı mutlaka değişecektir. Yani sesi ya da renkleri azalabilir.
Bakın düşünecek ne çok şey var. Bir çalgı alırken daha ileride satıp satamayacağınızı düşünmek zorundasınız. Yetişkinlerin bir kısmı bunu araba alıp satmaktan da bilirler. O yüzden bir arabaya baktıkları zaman hemen kaza geçmişini araştırılar. "Boyanmış parçası var mı bunun?" "hava yastıkları kullanılmış mı?" "bu araba takla atmış" vs gibi konuşmaları hatırlarsınız. Alan açısından bakınca böyle. Unutmayın ki çello hayatınızda oldukça hep siz "satan" alan da satan da olacaksınız.
Ben benim içime sinmeyecek, gizli ayıplarla dolu alışverişler yapmamaya karar vermiş biriyim. Hayat böyle bence daha güzel. Şimdi bendeki çelloyu isteyen biri çıkınca 15 günlük bir dönem tanıyorum alıcıya. Bu dönem içerisinde hem çalgıyı deniyor hem de çalgı yapım ustalarına götürüyor. Herşey herekesin içine sinince devir tamamlanıyor. Ben çalgı alışverişelrinizde bu ülkedeki bir avuç insan olduğumuzu unutmamamamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Yani yaptıklarınızla tanınıcak ve hatırlanacaksınız. Onurumuzu üç beş bin liradan daha üstte bir yerde tutabileceğimizden eminim.
Çalgıyı denerken mutlaka bazı ana kategorilerin üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Sesin özgün bir karakterinin olması, ruhu olması, çalanın kendi sesi gibi hissetmesi belki de en önemli konulardan. Bazı çalgılar kendini geliştirmemiş, meraksız ve renksiz insanlara benzerler. Ne kadar uğraşsan da zenginlik bulamazsın. İnsanlarda da olduğu gibi sesin rengi çok ya da az çekici olabilir. Ancak iyi bir çalıcının ihtiyacı mutlaka biraz olsun zenginlikdir. Yıllar içerisinde farklı farklı çalgıcılarla beraber olmuş. Sanki yaşamı başka başka insanların parmaklarından tanımış bir çalgı zenginleşerek yaşlanmış birine benzer. Başına gelenler onun belini tam bükmemişse varlığı ile sahneleri doldurur. Müşvik Kenter'in, Genco Erkal'ın seslendirmelerini düşünün. Yani aynı metni herkes okur da onlar okuyunca o sözler sanki yaşanır. Fısıldadıkları zaman da gürledikleri zaman da doyururlar.
Başka bazı yetkinlikler de çalgının farklı gürlük seviyelerini karşıya verebilmesi yani çok hafif ya da yüksek gürlükte çalabilmesidir.
Bu arada kalında çaldığınız ile en incede çaldıklarınız arasında da fark var mı denemek gerekir. Çalgınızdaki farklı tellerin güçleri bir olmayabilir. Bu noktada can direğinin yerindeki bir değişiklikle sorunun çözülüp çözülemeyeceğine bakmak gerekir.
Çalgınızın üzerindeki etiket onun yakasındaki isimliktir. Yani tabi ki inceleyin ama Türkiye'de sahtelerine çok ratlandığı için hemen inanmayın. Bu etiketleri değiştirmeyi kendine iş edinmiş birileri olduğunu duymuştum. Etiketlerin eski kağıtlara fotokopisini yapıp toprak ve kül ile iyice kirletiyormuş. İşi gücü internetten bunların fotoğraflarına bakıp aynılarını üretmekmiş bir aralar. Yani siz etiketi çalgı yapım ustası bir kaç kişi ile doğru mu değil mi diye görüş almadan çok ciddiye almayın.
Başka bir konu da sertifika meselesi. Eskiden pek sertifikalı çalgı duymazdık biz buralarda. Hocalarımızın yurtdışında öğrenciyeken aldıkları çalgılar, bir iki kurumun (konservatuvar ve bazı orkestralar) nasıl yapabildilerse aldırdıkları çalgılar dışında zaten sayıca da daha azdı. Şimdi özellikle Borusan'ın kuvartetine ve bazı grup şeflerine çalgı kiralamaya başlaması ile ortada bir küçük muhteşem çalgı trafiği olştu. Bazı meraklı ve araştırmacı ruhlu çalgıcılar da çalgıları için sertifika alınca bizim de minik de olsa bir sertifikalı havuzumuz oldu. Benim de bir sertifikalı çellom var mesela. Hoş bir duygu. Sertifikayı herhangi bir çalgı yapım ustası veremiyor. Kişiler kendi yaptıkları çalgılara bir sertifika hazırlıyorlar ama bir çalgının başka bir ustaya ait olduğu ile ilgili bir bilgi tamamen ayrı bir eksperlik. Avrupa'da sertifika verebilen eksperlerden bir kaçının ismini buraya ekliyorum. Ramphal, Amrika'da Florian
Comentarios