Giyiniş
Herkes özel yaşantısında ne giydiği konusunda özgürdür. Çoğunlukla giyimi insanın beğenisini ve yaşam tarzını yansıtır. Dolayısı ile giyimde kural ve bir örneklik aramak çok anlamlı olmayabilir. Ancak herhangi bir kurumda çalıştığınızda o kurumu ve orada yaptığınız görevi temsil eden bir kişisiniz demektir. Çocuklara ders veren bir öğretmen konumunda olduğunuz zaman giyiminizin en başta "özenli" ve temiz olması beklenir. Fazlaca gösterişli, dekolte kıyafetler de okul ortamında "yersiz" bir görünüm yaratabilir. Giyinişinize gösterdiğiniz özen toplumda ve çocuklar arasında ciddiye alınmanız konusunda size yardımcı olacaktır.
Çocukların Eti Sizin, Kemiği Ebeveynlerinin mi?
"Değil!" dersem; çok yanlış olmaz. Aileler, günümüzde çocuklarının diğer yetişkinler ile ilişkisini (öğretmenleri bile olsa) daha yakından takip ediyorlar. Tarihte yaşanan pek çok olumsuz durum düşünüldüğünde İYİ de ediyorlar. Başka bir deyişle tüm eğitmenlerin öğrencileri ile kurdukları ilişki, kullandıkları dil ve genel yaklaşımları konusunda "yanlış anlamalara olanak bırakmayacak" biçimde önlem almaları daha iyi olur. Öğrencilerinize sevgi duymanız doğal ve olumlu bir durumdur. Bu sevgiyi, onlara derslerinde en iyi biçimde yardımcı olmaya hazır olmanızla göstermeniz eğitimci kimliğinize daha uygundur. Sevgi göstermek için öpmek, sarılmak, kucaklamak, başını okşamak gibi fiziki temasları (ne kadar masum da olsalar) çocukların ailelerine bırakırsanız daha güvenli olur. Çalgı tutuş pozisyonlarını, oturuşu gösterirken mümkün olduğunca çocuğa dokunmadan anlatmaya çalışın. Örnek olarak kendiniz uygulayın, çocuklar çevrenizde dolaşarak izlesin. Bu yolla anlatmak bir kaç dakika daha uzun sürse de tercihiniz bundan yana olsun. Çocukların bedenlerine izinsiz dokunulmaması konusunda bilinçlenmelerine yardımcı olursak daha sağlıklı nesiller yetiştiririz. Zorunlu dokunma gereksiniminde izin almak uygun olabilir "bu hareketi göstermek için eline dokunmam gerekiyor, izin verir misin?"
Çocukları Susturamıyorum!!
Genelde kalabalık bir çocuk grubu ile diyaloglarınızda güvenli, güçlü bir ses tonu kullanmak ve ne istediğiniz konusunda anlaşılır olmak olumlu sonuç verir. Çocuklar yetişkinin kendisine güvenen, kendinden emin bir kişi olup olmadığını kısa sürede çözerler. Ayrıca siz ne kadar da "açıkça anlattığınızı" düşünseniz de çocuklar söylemek istediğinizi anlamamış olabilirler. Dolayısı ile sık sık, çocukların anlattığınızdan ne anladığını, anlattığınızı tekrarlatmak yolu ile kontrol etmelisiniz. Çocukların en çok önemsediği konulardan biri eğitmenin "tutarlı" olmasıdır. Yani eğitmen bir durumda verdiği tepki ile yaklaşımını ortaya koyduktan sonra tekrar benzer durumlarda aynı biçimde davranmalıdır. Örnek olarak ilk defa geç gelen bir öğrenciye sert bir bakış atıp "bir daha seni zamanında bekliyorum" dedikten sonra, tekrar geç geldiğinde sanki hiç birşey olmamış gibi davranmanız sınıfın kafasını karıştırır. Öğrencilerin birbiri ile konuşmasını engellemenin iyi yollarından biri de onları ya sürekli aktivitelerle meşgul tutmak ya da her an gelebilecek sorulara hazırlıklı olmak zorunda bırakmaktır. Örneğin; Öğrencilerden bazıları birbirleri ile konuşmaya eğilimliyse onları herkes bir nota olacak, 3 notadan biri do re mi diyip en sonunda dolardan bir grup relerden bir grup mi lerden bir grup yaparak yerlerini değiştirebilirsiniz. Söz dinlemeyenlere karşı sinirli değil karalı olun. Onlardan ne beklediğinizi açıkça ifade edin.
Öğrencileri kaybetmeyin
Dersleriniz nitelikli ve güzel bilgiler içeriyor olabilirler. Siz çocukları çok seviyor ve sevdiğiniz çalgıyı onlara öğretmekten çok mutlu oluyor olabilirsiniz. Bu olumlu özellikler maalesef bir dersi "sıkıcı" olmaktan tek başlarına kurtarmazlar. Derste sizin enerjik ve güler yüzlü olmanız, sesinizin duyulabilir ve yaptıklarınızın anlaşılır olması size yardımcı olacaktır. En büyük yardımcınız, çocukların her ders, işlemek istediğiniz teknikleri içeren bir parçayı öğrenerek sınıftan ayrılmalarını sağlamak olacaktır. Örneğin: tüm dersi doğru yay tutmaya ayırdığınız zaman çocuk eve döndüğünde aklında uçuşan bir sürü prensip olacaktır. Dersinizi öyle bir planlayın ki doğru yay tutmak konusunu işlerken aralarda yeni bir parçayı da öğrensinler. Sonra da küçük bir kısmını da olsa yayla denesinler. Böylece eve döndüklerinde tekrarlayabilecekleri bir uygulama öğrenmiş olurlar. Öğrenciler "pek bir şey öğrenemediklerini" düşündüklerinde çalgı eğitiminden uzaklaşabilirler.
Her Yiğidin bir Yoğurt Yiyişi Yok mu?
Her çalgı öğretmeni özellikle tecrübesi arttıkça bazı eğitim stratejileri oluşturur. Kendince yöntemler geliştirir ve öğretim dağarcığı toparlar. Kendi eğitim yıllarımıza dönüp baktığımızda kendi kişilik özellikleri ile eğitmenleri farklı sıfatlarla hatırlarız: "sevecen" "tatlı/sert" "dediğim dedik"... Hatırlamak istemeyeceğimiz sıfatlar için "ilgisiz" "özensiz" "aşırı sinirli" "saygısız" ya da "kırıcı" desek yanlış olmaz değil mi? Dersleriniz sırasında öğrencilerde ne "bıraktığınız" çok önemlidir. Yaratıcı bir öğretmen öğretmek istediği içeriği öğrencilerine farklı ve verimli yollarla anlatmayı başarabilen kişidir. Bunu "sevecen", "tatlı/sert" ya da "ödün vermez" bir şekilde yapabilir. İlgili öğretmen öğrencilerini gerçekten tanımak için zaman harcar, emek verir. Dolayısı ile onlara en iyi hangi yöntemle öğretebileceği hakkında iyi fikirler geliştirebilir. Yeni bir çalgı öğrenmeye çalışan öğrenciler doğru teknikler alışkanlık haline gelene kadar çok defa yanlışlar yapar. Bu yanlışlar defalarca devam edince öğretmenin sabır sınırları zorlanmaya başlayabilir. Öğretme yaklaşımlarını değiştirerek, yeni yaklaşımlar geliştirebilen öğretmen böyle durumlarda daha yapıcı bir yaklaşım sergiler. Öğretmen çaresiz hissettiğinde "sinirli" davranışlar sergilemeye başlayabilir. Alternatif yollar deneyerek defalarca yaptığınız çabalar yeterince sonuç vermediğinde başka parçaya geçin. Konunun üzerine gitmeyi başka bir derse erteleyin.
İlk ders ne yapacağım?
İlk ders bir tanışmadır. Öğrencilerin daha önce müzik konusunda aldıkları eğitim hakında bilgi sahibi olmak (hiç başka bir çalgı öğrenmişler mi? Notları biliyorlar mı? Klasik müzİk dinliyorlar mı?). Çalgınızı tanıtmak bakımı halkında bilgi vermek. Belki sadece pizzicato ile boş tellerde çalınabilen bir parça öğretmek uygun olabilir.
İkinci ders
Derslerin başı geçen ders konuşulan şeylerin ne kadar akılda kaldığının, verilen ödevler varsa yapılıp yapılmadığının kontrolü ile başlar. Çalgının parçalarını sorular sorarak çocuklara tekrar ettirmek, bakımı hakkında her birinden kısaca bilgi istemek iyi fikir olabilir. Sonra sıra yeni bir parça öğrenmeye ve eğer sessiz durulursa en sonunda beraber oynanacak bir oyun önermeye gelir. Eğlenceli bir dans figürü, beden perküsyonu ile kısa bir motif öğretmek, junga yapmak size fikir verebilir.
Diğerleri Kadar İlerleyemeyen Öğrencilerim Sınıfımın Dengesini Bozuyor
Bir sınıfta ne kadar istesek ve uğraşsak da herkes aynı hızda ve nitelikte ilerleme göstermez. Çocuk orkestralarında profesyonel müzik eğitimi verilmediğini, bunun amatör müzik eğitiminin de ötesinde bir toplumsal hizmet projesi olduğunu hep hatırlayın. Sınıfınız 10 kişilikse en iyi 5-6 kişiyi odak olarak düşünün. Bu çocukların hızına göre eğitiminize devam edin. Geriden gelenlere bazen fazladan zamanlar ayırmak ya da onlara kendilerinin de etüt yapmalarını önermek yardımcı olabilir. Bir süre sonra onlar da idare edecek kadar çalacaklardır. Tüm grubu onları odaklayarak çalıştırırsanız çok yavaş ilerlersiniz.
Kumbaraya attığınız içeride kalıyor mu?
Bir öğrenciye ilk defa bahsettiğiniz kavramları yeterince açıkladığımızdan emin olun. Daha önce İtalyanca hiç bir terim duymamış bir öğrenciye notada denk gelince sadece "Piano hafif demek şimdi orayı öyle çal" demek yerine "Bak burada Piano yazıyor, daha önce hiç duymuş muydun? Klasik müzikte geleneksel olarak besteciler sıklıkla İtalyanca terimler kullanır. Biz müzisyenler bunlara nüans deriz. Notada yazılı oldukları kısmı bazen hangi ses volümünde bazen de hangi karakterde çalacağımızı bize haber verir. Piano'nun zıttı Forte'dir örneğin. Sıkça kullanılan ses gürlüğü terimleri..." gibi içerikli bir açıklama yaptıktan sonra notada başka nüans olup olmadığını tarayarak değişik örnekler araştırabilirsiniz. Öğrenci derslerden sonra uçuşan yarım ya da çeyrek bilgiler değil farklı açılardan incelenmiş, örneklendirilmiş bilgilerle eve dönmelidir.
Çalışmak İstemek
öğrencileri odalarında tek başlarına saatlerce bir türlü tam istedikleri gibi çalamadıkları pasajları zaman zaman iğne ile kuyu kazarcasına geliştirmeye çalışa dursunlar odalarının dışında çoğunlukla oldukça cazip pek çok seçenek vardır; tabletler, internette toplu oynanan oyunlar, beraber oynayabilecekleri arkadaşlar, daha ileride flörtler vs. Öğrencinin müzik yapmaktan aldığı haz, müziğe olan tutkusu öncelikle en güçlü çalışma güdüsü besleyicisidir. Ayrıca ilerlemeyi çok istiyor olması, yani bir çeşit başarı beklentisi, kendisine ve çevresine karşı sorumlu hissetmesi gibi konular da rol oynar. Öğrencinin çalacağı eseri youtube ya da ses kayıtlarından dinlemesi, hayranlık duyduğu ustaların, yorumların oluşması ona bir yön kazandırmak açısından önemlidir. Bir bestecinin diğer eserlerini de dinlemek ona perspektif ve vizyon kazandıracak ve sürekli hayranlıkla dinlediği yorumcuların ötesinde bir iş çıkarabilmek için olasılıklar olduğunu hissettirecektir. Yani Bach'ın 1. Süit Preludünü pek çok yorumcudan dinlemiş olmak ve hayranlık duyduğu bir yorumun peşinden gitmenin bir değeri olsa da Bach'ın Bramdenburg Konçertolarını, İki Keman Konçertosunu, Masslerini, Org için bir fantazisini dinlediği zaman kendi yaratıcılığını kullanıp bir yerlere varmak için daha özgür yollar keşfedebilir. Çalışma ortamının yeterince verimli olması ışık, ısı, temiz hava vs mutlaka yardımcı olacaktır. Ancak "eskiden çalışma odası yokluğundan her gün 4 saat okulun tuvaletinde çalışırdık" diyen önceki kuşağı da göz önünde bulundurursak ana noktanın herşeyde olduğu gibi "tutku" olduğunu görürüz. Çalışmayı istemek dağınık bir müzik yapma arzusundan düzenli bir zaman planlama, hedef oluşturma, uyaranları düzenleme, çalışmayı kayıt altına alma ve çalışmanın sonuçlarını değerlendirme alışkanlıklarının oluşmasına dönüşmelidir.
Güdüleme
Bir çalgıcının hayatında çalgısı ile başbaşa geçireceği zamanın süresi ve niteliği çok önemli bir yer tutar. Yani öğrenciniz çalgısını bolca çalışmalı ve bu çalışmayı da olabildiğince verimli yapmalıdır ki ilerlesin. Bizim eğitmenler olarak kendimize soracağımız soru ise "ben öğrencimin bol ve nitelikli çalışmasını sağlamak için ne yapabilirim?" olur. Öğrencimize çalışmak için nasıl zaman planlaması yapacağını, hedef belirleyeceğini, uyaranları düzenleyeceğini, çalışırken nasıl en yüksek verimi alacağını, çalışmasını nasıl kayıt altına alacağını ve çalışmalarının sonuçlarını nasıl değerlendireceğini ilk zamanlardan başlayarak öğretmeniz gerekir.
Zaman Planlaması ve Hedef Belirlemek
Önümüzdeki hedef ders hazırlığı, sınav ya da konser olabilir. Aklımızda bu hedefe kadarki süremizi doğru biçimde bölebilmek öğrenciliğimizden başlayarak profesyonel hayatımızın sonuna kadar çok önemli bir yer tutacaktır. Konser ya da sınavımıza kaç gün kaldığını, ne kadar sürede eserleri hazır hale getireceğimizi özenle hesaplamalıyız. Haftanın ya da günün ne kadarında egzersiz ne kadarında etüt ne kadarında repertuvar çalışacağımızı ve günün hangi saatlerinde hangi tür çalışmanın daha verimli olduğunu iyi planlamak yararlı olur.
Uyaranları düzenlemek
Güzel, güneşli, bizi dışarıya davet eden bir gün, beraber zaman geçirmekten zevk aldığımız arkadaşlar, içindeki bin türlü eğilence olağanı ile bizi oyalamaya talip tablet ve bilgisayarlar... Bunlar dururken nasıl bir insan çalışma odasına kapanır? Yaşamda herşey bir denge ihtiyacı içindedir. Eğer günün bir kısmında arkadaşlarınıza bir saat ayırmak istiyorsanız yada internette bir süre oyun oynamak istiyorsanız çalışma zamanınızı onu da kapsayacak biçimde planlayabilirsiniz. Tüm "diğer eğlencelere" yetişicem derseniz, müziğin size şimdi ve gelecekte yaşatacağı zenginliklere zamanınız kalmayabilir. Ne işten, ne de eğlenceden geri kalmamanın yollarını arayın! İkisi için de zaman tekrar geri gelmez. Eğer çalışmanız gereken bir zamanda canınız çalışmak istemiyorsa hayran olduğunuz müzisyenleri ya da yorumları dinleyip, kendi geleceğiniz için prestijli bir yarışma, iyi bir salonda konser, önemli bir orkestranın üyelik sınavı gibi planlar yaparak ve hayaller kurarak kendinizi çalışma konusunda güdüleyebilirsiniz. Sürekli kendini başka eğlencelerle oyalayan öğrencilerİn bir gün gerçekleşecek hayalleri kurmaya ve onları çabalayıp gerçekleştirmeye vakitleri kalmaz.
Bireysel Çalışmada En Yüksek Verim
Öğrenci çalışırken kararlı ancak kendine karşı nazik ve anlayışlı, farkındalığı yüksek, yaptığı işe olabildiğince odaklı ve keyifli olursa daha yüksek verim alır. Bu ruhsal atmosferi nasıl sağlayacağı ve sürdürebileceği ile İlgili bilinçli bir plan yapmak da öğrencinin alışkanlığı haline gelmelidİr. Ayrıca çalışma tekniklerini (yavaş çalışma, hızına yakın tekrar ederek çalışma, alıştırmalar yaratarak çalışma, zihinde canlandırarak çalışma vb) öğrenmiş ve içselleştirmiş olduğundan emin olmak gerekir.
Çalışmayı Kayıt Altına Almak
Çoğunlukla bir çalışma defteri tutmak (saatleri ve neler çalışıldığını yazmak ve velinin imzalamasını istemek), çalışma saatlerini videoya veya ses kaydına aldırmak ve öğrencinin telefonuna kaydettirmek iyi fikir olabilir. Bir sonraki ders kısaca bu kayıda göz atmak, çalılma yöntemlerini birlikte kaydı dinleyerek gözden geçirmek, çalışma süresi ve zamanlaması (günün saati) konusunda değerlendirmeler yapmak iyi olabilir.
Sonuçları Değerlendirmek
Derste, sınav ya da konser sonralarında öğrencinin çalışma dönemini beraberce hatırlayıp değerlendirmek, geliştirilebilecek konuları fark etmek önemli bir etaptır.
留言