Hangi şehre gitsem, konservatuvar yıllarımdan tanıdığım yüzlerle karşılaşırım. Bazıları benden küçük, bazıları büyük sınıflardaki öğrenciler... Yurtta, çalışma odalarında çocukluğum boyunca rastladığım bir sürü insan... Her kente yayılmışız. Müzik, bale, tiyatro mezunu arkadaşlarım her yerdeler. Bazen en popüler TV dizilerinde oyuncu, bazen izlediğim tiyatronun müziklerinin bestecisi olarak, bazen de bir şehir orkestrasında her hafta konser veren sanatçılar olarak buluyorum onları. Her iş alanında çok çalışkan, az çalışkan, işine deli gibi aşık olan veya keyfine pek düşkün olanlar vardır. Bursa'da orkestra sanatçısı arkadaşlarımın eğitim konserini izleyince karar verdim ki onlar kesinlikle “çalışkanlar” kategorisindeler.
Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası konserleri Perşembe günleri genelde Merinos Kültür Merkezinde oluyor. Cuma günlerini eğitim konserleri için ayırmışlar. Daha ileride Uludağ Üniversitesi Fethiye Kültür Merkezini Salı günleri bu iş için tahsis edecekmiş. Son iki sezondur Bursa Valiliği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü kanalıyla okullar organize edilip bu konserlere gönderiliyormuş. Ben orkestra ile çalmaya gittiğim hafta, bir gün fazladan kalıp bu konserlerden birini izlemeye karar verdim. Sanatçılar toplandılar, sahneyi doldurup anaokullarından, ilkokullardan gelen öğrencilerin salona yerleşmesini beklediler. Sonra bir tanesi çıktı, burnunun üzerinde yakın gözlükleri ve sırtına atılmış bir kazaktan başka bir kostüme ihtiyaç duymadan “Ben bay besteciyim, merhaba çocuklar” dedi ve oyun başladı. Sonra orkestra üyelerinden yedi tanesi üstlerinde nota isimleri yazan tişörtlerle sahneye gelip bir çocuk tiyatrosu tadındaki oyunlarına başladılar. Çocuklar bu notaların dostluklarını, birbirleri ile kavga edişini bazen coşkulu, bazen hüzünlü bakışlarla izlediler. Ben de çocukların keyiflenişlerini oyunda anlatılan kavramlar karşısındaki tepkilerini izledim. Çok etkili olduğunu hissettim. Bu oyunu amatör ve gönüllü olarak masallar yazan bir müziksever yazmış. Bu hanımefendinin eşi de tiyatro sanatçısıymış ve bu oyunun sahneye konulmasını üstlenmiş. Bu yıl 3üncü yıllarına giriyorlar. Yaratıcılıklarını, özverilerini, becerilerini ortaya koydukları bu üç yıl içinde 12000 çocuğa ulaşmışlar. Her hafta bu sayıya yüzlercesi ekleniyor. Orkestra sanatçıları bu müziksever ve becerikli dostların yardımıyla çocukların (şehirlerinin gelecekteki sahiplerinin) yüreğine klasik müzik konusundaki ilk tohumlarını ekiyorlar. Bursa orkestrasını çocukluğumdaki okulumun çalışkan öğrencileri doldurmuş, onları sevgiyle ve takdirle selamlıyorum.
Bu sanatçılar ya bir teşvik ödülü, ya bir ikramiye ya da iyi olanaklarla organize edilmiş bir yurtdışı turnesi ile ödüllendirilse. Biliyorum her kurumda mevzuatlar var, her isteyen istediği uygulamayı yapamıyor ama özverili çalışan kişiye bir tebrik, bir teşvik, bir şeyler lazım. Kendileri ihtiyaç duymasa da sistemin sağlıklı işlemesi için mutlaka iyi çalışan ödüllendirilmeli, az çalışan da aynı olanakları sağlayamamalı. Bazen bu tür durumlarda kişisel ayarlamaları yapabilmek gerekiyor.
Bu oyunlu eğitim konserinin mutlaka diğer şehirlere gitmesi gerekli. En azından oradaki orkestralara bir örnek oluşturması açısından. Her şehirde bu kadar aktif ve yaratıcı bir klâsik müzikle tanıştırma etkinliğinin olduğunun düşünebiliyor musunuz? Eğitim konserleri yarının dinleyicisini yetiştirmeye yaradığı gibi çocukların içlerine müzik sevgisini ve hevesini sokmak yoluyla yetenekli çocukların bu alana yönelmeleri konusunda bir ilk uyaran konumunda. Dekor yok, ışık yok, kostüm yok yani pek masrafsız. Hem etkili hem fazladan ödenek gerektirmiyor. Haftada bir günü bu işe ayırmak etkili bir çözüm gibi geldi bana.
Hayal Şahin (Gönüllü Oyun Yazarı)
Zaman zaman engelliler için özel metinler ve çocuk masalları yazan gönüllü bir müziksever Hayal Şahin eğitim konserlerinde oynanan “Yaramaz Notalar” adlı oyunu yazmış ve eşi tiyatro sanatçısı İbrahim Şahin ise oyunu sahneye koymuş. Hayal hanım şöyle diyor: Biraz da profesyonel müzisyen olma yolunda eğitimine devam eden kızımızı da düşünerek hazırladık bu oyunu. Biz zaten sürekli konserlere gidiyorduk. Bu konserlere daha fazla insan gelsin istedik. Çocuklardan başlamak gerek dedik. Ben masallar yazıyordum, eşimde tiyatro sanatçısıdır. Beraberce orkestranın eğitim konserlerini daha verimli hale getirecek bir oyun yazdık ve sahneye koyduk. Orkestra sanatçıları provalarda çok güzel zaman geçirdiler, çocukların geleceğine katkıda bulunuyor olmak büyük bir mutluluk.
“Besteci” Burç Balcı (Çello Sanatçısı)
"Neredeyse dünyada "tek" olan bu oyunun tüm orkestralarımızda sahnelenerek, çocuklarımızla iletişime geçilmesi en büyük dileğim. Elbette diğer kurumlar da çok güzel çocuk konserlerine imza atıyorlar. Ancak onların ilgisini çekebilmek için böyle bir görsellik ve oyunun daha sempatik ve bilgilendirici olduğunu düşünüyoruz. Bir gönüllüler olarak oyunu sahnelediğimizden beri elbette farklı makamlardan farklı sahiplenmeler oldu, olsun, önemli olan bu oyunun çocuklara ulaşarak senfonik çoksesli müziğe alışmaları, "bravo"yu kimin aldığının pek önemi yok..."
“Mi Notası” Duygu Borova (Keman Sanatçısı)
Senfoni orkestrasının kuruluşundan beri üyelerinden Duygu hanım. Eğitim konserlerinde rol almaya gönüllü olmuş. Rol olarak da ona “Mi” notası olmak düşmüş. Sohbetimiz sırasında birkaç anısını paylaşıyor: Oyunda güzelliği ile övünen Re notası ile tartışıyorum, hemen ardından benim şöyle bir repliğim var: “yani ben güzel değil miyim?” diye ağlamaklı bir sesle haykırıyorum. Çocuklardan biri “hayırrr, çok güzelsin sennn” diye bağırdı bir keresinde. Çocuklar o kadar tatlılar ki... Gülüyoruz. Sonra, notalar oyunun mizanseni gereği birbiriyle küsüp gidince, çalacak nota kalmadı diye tüm orkestra ayaklanıp gitmeye kalkıyor. O zaman çocuklar bağırıyorlar “hayırrr, gitmeyinnn” diye... Her şeyi gerçek gibi yaşıyorlar. Orkestrada çalmaktan başka böyle bir etkinlikte yer almak bana bir hobi tadında keyif veriyor. Ayrıca yaptığımızın uzun vadede ne kadar büyük bir hizmet olacağının da farkındayım.”
댓글